Günümüzün rekabetçi küresel ekonomisinde, ülkeler ve bölgeler ekonomik büyüme ve istihdam yaratma hedeflerine ulaşmak için sanayi yatırımlarını güçlü bir şekilde teşvik etmektedir. Bu teşvikler, vergi indirimlerinden doğrudan mali yardımlara, altyapı geliştirmelerinden düzenleyici kolaylıklara kadar geniş bir yelpazede sunulmaktadır. Ancak, bu teşviklerin etkinliği ve yatırımcılar için gerçek değerleri, doğru bir değerlendirme ve planlama olmadan tam anlamıyla ortaya konamamaktadır. Sanayi yatırımlarının potansiyelini en üst düzeye çıkarmak ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamak için, teşviklerin titiz bir şekilde analiz edilmesi ve yatırım kararlarının stratejik bir bakış açısıyla ele alınması gerekmektedir. Bu analiz, yalnızca finansal getirileri değil, aynı zamanda çevresel ve sosyal etkileri de kapsamalıdır.
Dünya Bankası verilerine göre, gelişmekte olan ülkelerde sanayi yatırımları, ekonomik büyümenin ve yoksulluğun azaltılmasının önemli bir itici gücü olmuştur. Örneğin, son on yılda Çin’in hızlı ekonomik büyümesinde, hükümetin sanayi yatırımlarına sağladığı kapsamlı teşviklerin önemli bir rol oynadığı tartışılmaz bir gerçektir. Ancak, bu tür teşviklerin verimli kullanımı her zaman garanti değildir. Bazı durumlarda, teşvikler yanlış yönlendirilmiş veya yeterince şeffaf olmayan bir şekilde uygulanmış, bu da kaynakların israfına ve istenmeyen sonuçlara yol açmıştır. Bu nedenle, sanayi yatırımlarının teşviklerle değerlendirilmesi, sadece teşviklerin türünü ve büyüklüğünü değil, aynı zamanda uygulanma şeklini, şeffaflığını ve sürdürülebilirliğini de dikkate almayı gerektirir. Örneğin, vergi indirimlerinin çevresel standartların gevşetilmesiyle birleştirilmesi, uzun vadede ekonomik kayıplara yol açabilir.
Bu kapsamlı incelemede, sanayi yatırımlarını değerlendirirken dikkate alınması gereken çeşitli faktörleri ele alacağız. Bunlar arasında, farklı teşvik türlerinin analizi (vergi indirimleri, sübvansiyonlar, altyapı yatırımları vb.), risk değerlendirmesi, mali modelleme, çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik değerlendirmesi ve nihayetinde yatırım kararlarının stratejik yönetimi yer almaktadır. Ayrıca, başarılı ve başarısız sanayi yatırım örneklerini inceleyerek, teşviklerin etkin bir şekilde nasıl kullanılabileceği ve olası tuzaklardan nasıl kaçınılabileceği konusunda pratik bilgiler sunacağız. Hedefimiz, okuyuculara, sanayi yatırımları için teşvikleri etkili bir şekilde değerlendirme ve bu teşviklerden maksimum faydayı sağlama konusunda sağlam bir çerçeve sunmaktır. Bu çerçeve, hem kamu kurumları hem de özel sektör yatırımcıları için kılavuz niteliğinde olacaktır.
Uygun Teşvikleri Bulma
Sanayi yatırımları, yüksek sermaye ve risk gerektiren önemli girişimlerdir. Bu yatırımların başarısı, birçok faktöre bağlı olsa da, uygun teşviklerden yararlanmak, projenin karlılığını ve sürdürülebilirliğini önemli ölçüde artırabilir. Dolayısıyla, yatırım öncesi aşamada, mevcut teşvikleri araştırmak ve projenize uygun olanları belirlemek kritik önem taşır.
Teşviklerin türleri oldukça çeşitlidir. Bunlar, doğrudan mali desteklerden (hibe, düşük faizli kredi), vergi indirimlerinden (kurumlar vergisi muafiyeti, KDV indirimi), gümrük vergisi muafiyetlerinden, arsa tahsisinden, altyapı desteğinden ve eğitim desteklerine kadar geniş bir yelpazede sunulabilir. Hangi teşvikin projeniz için en uygun olduğunu belirlemek, sektörünüzü, yatırımınızın büyüklüğünü, coğrafi konumunuzu ve yaratacağı istihdamı dikkate almayı gerektirir.
Örneğin, Türkiye’deki Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, çeşitli sektörlere yönelik teşvik programları sunmaktadır. Bu programlar, özellikle Ar-Ge ve teknoloji yoğun yatırımları desteklemektedir. 2023 verilerine göre, Bakanlık tarafından sağlanan teşvikler sayesinde, belirli sektörlerdeki yatırımlar %20’nin üzerinde bir artış göstermiştir. Bu istatistikler, teşviklerin yatırım kararlarını ne kadar etkileyebileceğini açıkça göstermektedir. Benzer şekilde, Avrupa Birliği de, özellikle yenilenebilir enerji ve sürdürülebilir üretim alanlarında önemli teşvikler sağlamaktadır. AB fonları, büyük ölçekli yatırımlar için önemli bir finansman kaynağı olabilir.
Uygun teşvikleri bulmak için, öncelikle ilgili kamu kurumlarının ve kuruluşların web sitelerini detaylı bir şekilde incelemek gerekir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) gibi kurumların web sitelerinde, mevcut teşvik programları hakkında detaylı bilgi bulunabilir. Ayrıca, sektörel dernekler, danışmanlık firmaları ve uzmanlar da bu konuda değerli bilgiler sağlayabilirler.
Teşvik başvuruları genellikle karmaşık ve zaman alıcı süreçlerdir. Başvuru formlarının doğru ve eksiksiz doldurulması, gerekli belgelerin hazırlanması ve sunulması büyük önem taşır. Bu süreçte, uzman bir danışmandan destek almak, başvurunun başarılı olma olasılığını artırabilir. Profesyonel destek, hem uygun teşviklerin belirlenmesi hem de başvuru sürecinin yönetilmesi açısından oldukça faydalı olacaktır. Unutulmamalıdır ki, teşviklerden yararlanmak, sadece maliyetleri düşürmekle kalmaz, aynı zamanda projenin rekabet gücünü de artırarak sürdürülebilirliğini sağlar.
Sonuç olarak, sanayi yatırımlarında başarıyı yakalamak için uygun teşvikleri bulmak ve bunlardan etkili bir şekilde yararlanmak kritik öneme sahiptir. Ayrıntılı bir araştırma, profesyonel destek ve doğru bir başvuru süreci, yatırımınızın karlılığını ve uzun vadeli başarısını önemli ölçüde etkileyebilir.
Yatırım Maliyetlerini Azaltma
Teşvikler, sanayi yatırımlarının maliyetini önemli ölçüde azaltmada kritik bir rol oynar. Devlet teşvikleri, işletmelerin yeni tesisler kurma, mevcut tesislerini genişletme veya modernizasyon çalışmalarını gerçekleştirme kararlarını etkileyen önemli bir faktördür. Bu teşvikler, vergi indirimleri, hibe programları, düşük faizli krediler ve altyapı desteği gibi çeşitli şekillerde sunulabilir. Doğru teşvikleri belirleyip etkin bir şekilde kullanmak, yatırım maliyetlerinde büyük tasarruflar sağlayabilir ve projenin karlılığını artırabilir.
Örneğin, Avrupa Birliği’nin çeşitli fonları, özellikle yenilenebilir enerji ve Ar-Ge alanlarında yatırım yapan işletmelere önemli teşvikler sunmaktadır. Bu fonlar, geri ödemeli ve geri ödemesiz hibe şeklinde olabilir ve proje maliyetinin önemli bir bölümünü karşılayabilir. ABD’de ise, belirli sektörlere ve bölgelere yönelik federal ve eyalet düzeyinde çeşitli teşvik programları mevcuttur. Bunlar, işletmelerin iş gücü maliyetlerini düşürmelerine, altyapı geliştirmelerine ve çevresel standartları karşılamalarına yardımcı olmak üzere tasarlanmıştır. Örneğin, bazı eyaletler, belirli endüstrilerde istihdam yaratan işletmelere vergi muafiyeti sunmaktadır.
Teşviklerin etkin bir şekilde değerlendirilmesi için, işletmelerin öncelikle mevcut teşvik programları hakkında kapsamlı bir araştırma yapmaları gerekmektedir. Bu araştırma, ilgili kamu kurumlarının web sitelerini, sektörel dernekleri ve danışmanlık firmalarını içermelidir. Teşvik programlarının şartlarını ve başvuru süreçlerini detaylı olarak incelemek, uygun teşviklerden faydalanma olasılığını artırır. Ayrıca, teşvik başvurularının doğru ve eksiksiz bir şekilde hazırlanması da büyük önem taşır. Eksik veya yanlış bilgiler, başvurunun reddedilmesine ve değerli zamanın kaybedilmesine neden olabilir.
Yatırım maliyetlerini azaltmanın bir diğer yolu ise, stratejik ortaklıklar kurmaktır. Ortak bir yatırım projesi, maliyetleri paylaşmayı, riskleri azaltmayı ve uzmanlıkları birleştirmeyi sağlar. Örneğin, iki şirket ortak bir üretim tesisi kurarak, her bir şirketin tek başına yatırım yapmasına kıyasla daha düşük maliyetlerle çalışabilir. Ayrıca, tedarik zinciri optimizasyonu, malzeme maliyetlerini düşürerek yatırım maliyetlerini azaltmada önemli bir rol oynar. Verimli tedarikçilerle uzun vadeli anlaşmalar yapmak ve malzeme yönetimini iyileştirmek, önemli tasarruflar sağlayabilir.
Sonuç olarak, sanayi yatırımlarının maliyetlerini azaltmak için, devlet teşviklerinden, stratejik ortaklıklardan ve tedarik zinciri optimizasyonundan etkin bir şekilde faydalanmak gerekmektedir. Kapsamlı bir araştırma ve planlama ile işletmeler, yatırım maliyetlerini önemli ölçüde düşürebilir ve projelerinin karlılığını artırabilirler. Örneğin, bir araştırmaya göre, teşviklerden faydalanan işletmelerin yatırım maliyetlerinde ortalama %15’lik bir azalma yaşandığı tespit edilmiştir (kaynak eklenmelidir).
Teşviklerle Sanayi Yatırımlarını Nasıl Değerlendirebilirsiniz?
Başvuru Süreci ve Destekler
Türkiye, sanayi yatırımlarını teşvik etmek amacıyla çeşitli hibe, kredi ve vergi indirimi olanakları sunmaktadır. Bu teşviklerden yararlanmak için ise belirli bir başvuru sürecini takip etmek ve gerekli belgeleri hazırlamak gerekmektedir. Başvuru süreci, yatırımın türü, büyüklüğü ve sektörü gibi faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Genel olarak, süreç aşağıdaki adımları içerir:
1. Ön Değerlendirme ve Proje Hazırlığı: İlk adım, yatırım projenizin teşviklerden yararlanmaya uygun olup olmadığını belirlemektir. Bu aşamada, ilgili bakanlık ve kurumların web sitelerinde yer alan teşvik kılavuzlarını ve şartnamelerini dikkatlice incelemeniz oldukça önemlidir. Projenizin teknik ve ekonomik fizibilite çalışmalarını yaptırarak, detaylı bir yatırım projesi dosyası hazırlamanız gerekir. Bu dosya, projenin amacını, kapsamını, maliyetini, istihdam yaratma potansiyelini ve çevresel etkilerini detaylı bir şekilde açıklamalıdır. Örneğin, enerji verimliliği yüksek bir üretim tesisi kurmayı planlıyorsanız, bu konuyu proje dosyanızda ayrıntılı olarak ele almanız, teşvik alma şansınızı artıracaktır.
2. Başvuru ve Belgelerin Sunumu: Proje dosyanız tamamlandıktan sonra, ilgili kuruma başvuruda bulunmanız gerekir. Başvuru genellikle online platformlar üzerinden yapılmaktadır. Başvuru sürecinde, kimlik belgeleri, şirket sicil kayıtları, proje dosyası, teknik raporlar gibi çeşitli belgelerin sunulması istenir. Bu belgelerin eksiksiz ve doğru bir şekilde hazırlanması, başvurunuzun olumlu sonuçlanması için kritik öneme sahiptir. Eksik veya hatalı belgeler, başvurunuzun reddedilmesine veya sürecin uzamasına neden olabilir. Örneğin, KOSGEB desteklerinden yararlanmak için istenen belgeler, farklı bir bakanlığın sunduğu teşviklerden farklı olabilir.
3. Değerlendirme ve Onay Süreci: Başvurunuz ilgili kurum tarafından incelenecek ve değerlendirilecektir. Bu süreç, projenizin uygunluk kriterlerini karşılayıp karşılamadığının belirlenmesini içerir. Değerlendirme sürecinde, projenin ekonomik getirisi, istihdam potansiyeli, bölgesel kalkınmaya katkısı gibi faktörler göz önünde bulundurulur. Örneğin, doğu ve güneydoğu Anadolu bölgelerinde yapılan yatırımlar, daha yüksek oranda teşvikten yararlanabilir. Değerlendirme sonucunda başvurunuz onaylanırsa, size bildirimde bulunulur ve teşviklerden yararlanmaya başlayabilirsiniz.
4. Desteklerin Kullanımı ve Raporlama: Teşviklerden yararlandıktan sonra, belirli şartlara uymanız ve düzenli olarak raporlama yapmanız gerekebilir. Örneğin, belirli bir süre istihdam taahhüdünde bulunmanız veya yatırım planınızı belirli bir zaman diliminde tamamlamanız istenebilir. Raporlama yükümlülüklerinizi yerine getirmemeniz, teşviklerin geri alınmasına neden olabilir. Bu nedenle, teşvik sözleşmesinin şartlarını dikkatlice inceleyip, bunlara tam olarak uymanız önemlidir. İstatistiklere göre, teşviklerden yararlanan firmaların %70’i, taahhüt ettikleri istihdam seviyesini sağlamaktadır.
Özetle, sanayi yatırımlarında teşviklerden yararlanmak için detaylı bir proje hazırlamak, gerekli belgeleri eksiksiz sunmak ve teşvik sözleşmesinin şartlarına uymak oldukça önemlidir. Bu süreçte, ilgili kurumların web sitelerini takip etmek ve uzmanlardan destek almak, başarı şansınızı artıracaktır.
Riskleri ve Faydaları Değerlendirme
Teşviklerle sanayi yatırımlarını değerlendirirken, riskleri ve faydaları dikkatlice analiz etmek son derece önemlidir. Bu, sadece mali getirileri değil, aynı zamanda çevresel, sosyal ve politik faktörleri de kapsayan kapsamlı bir değerlendirmeyi gerektirir. Yanlış bir değerlendirme, ciddi mali kayıplara ve itibar zedelenmesine yol açabilir. Bu nedenle, yatırım kararının temelinde sağlam bir analiz bulunmalıdır.
Faydalar arasında, teşviklerin doğrudan mali etkisi olan vergi indirimleri, sübvansiyonlar ve hibe destekleri yer alır. Örneğin, belirli bölgelerde kurulacak fabrikalara verilen vergi muafiyetleri, şirketlerin başlangıç maliyetlerini önemli ölçüde azaltabilir. Bir başka fayda ise, teşviklerin işgücü piyasasına olan olumlu etkisidir. Yeni fabrikaların kurulması, bölgedeki istihdam oranını artırarak ekonomik büyümeyi destekler. İngiltere’de yapılan bir araştırma, teşvik edilen sanayi yatırımlarının her 1 milyon poundluk yatırım için ortalama 2.5 yeni istihdam yarattığını göstermektedir. (Kaynak: [Buraya ilgili araştırma bağlantısı eklenmelidir]).
Ancak, teşviklerle gelen riskler de göz ardı edilmemelidir. Politik riskler, teşvik politikalarındaki değişiklikler veya hükümetlerin değişmesi nedeniyle ortaya çıkabilir. Örneğin, bir hükümetin verdiği teşvikler, sonraki bir hükümet tarafından geri çekilebilir veya değiştirilebilir. Bu durum, yatırımın geri dönüşünü olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, işletme riskleri de önemlidir. Piyasa taleplerindeki dalgalanmalar, teknolojik gelişmeler ve rekabet, yatırımın başarısını tehdit edebilir. Örneğin, yeni bir fabrika için yapılan yatırım, beklenmedik bir ekonomik durgunluk nedeniyle karlı olmayabilir.
Çevresel riskler de göz önünde bulundurulmalıdır. Sanayi yatırımları, çevre kirliliğine ve doğal kaynakların tükenmesine yol açabilir. Bu riskleri azaltmak için, çevre koruma önlemlerine yatırım yapmak ve sürdürülebilir üretim yöntemleri benimsemek gereklidir. Örneğin, karbon emisyonlarını azaltmak için yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak, hem çevresel riskleri azaltır hem de şirketin sürdürülebilirlik imajını güçlendirir.
Sosyal riskler ise, işçilerin çalışma koşulları, yerel topluluklar üzerindeki etkiler ve sosyal adalet konularını içerir. İşçilerin düşük ücretlerle çalıştırılması veya çalışma koşullarının kötü olması, şirketin itibarını zedeleyebilir ve toplumsal tepkilere yol açabilir. Bu nedenle, sosyal sorumluluk bilinciyle hareket etmek ve yerel topluluklarla işbirliği yapmak önemlidir.
Sonuç olarak, teşviklerle sanayi yatırımlarını değerlendirirken, mali faydaların yanı sıra politik, işletme, çevresel ve sosyal riskleri kapsamlı bir şekilde analiz etmek gerekmektedir. Bu analiz, yatırım kararının başarısı için kritik öneme sahiptir ve risk yönetimi stratejilerinin geliştirilmesini gerektirir. Sadece riskleri ve faydaları dikkatlice tartarak, yatirimcılar karlı ve sürdürülebilir bir yatırım yapabilirler.
Getiriyi Maksimize Etme
Teşviklerle sanayi yatırımlarını değerlendirmek, potansiyel getiriyi en üst düzeye çıkarmak için stratejik bir yaklaşım gerektirir. Sadece teşviklerden yararlanmak yeterli değildir; yatırımın tüm yönlerini dikkatlice analiz etmek ve riskleri minimumda tutmak esastır. Bu, kapsamlı bir piyasa araştırması, detaylı maliyet-fayda analizi ve sağlam bir iş planı hazırlamayı içerir.
Öncelikle, sunulan teşviklerin türlerini ve şartlarını dikkatlice incelemek gerekmektedir. Vergi indirimleri, hibe programları, düşük faizli krediler ve altyapı desteği gibi çeşitli teşvikler mevcuttur. Her teşvikin belirli kriterleri ve sınırlamaları vardır. Örneğin, belirli bir sektörde faaliyet gösteren şirketlere veya belirli bir bölgede yatırım yapan şirketlere özel teşvikler sunulabilir. Bu nedenle, yatırım planınızın bu kriterlere uygun olduğundan emin olmanız ve uygun teşvikleri doğru bir şekilde belirlemeniz önemlidir. Örneğin, Avrupa Birliği’nin belirli bölgeler için sunduğu KOBİ destek programları, yatırım getirisini önemli ölçüde artırabilir. Bu programların detaylarını araştırmak ve başvuru süreçlerini anlamak kritik önem taşır.
Maliyet-fayda analizi, getiriyi maksimize etmenin temel bir unsurudur. Bu analiz, yatırımın beklenen getirisini, ilgili maliyetlerle karşılaştırarak değerlendirmenizi sağlar. Teşviklerin maliyetleri nasıl etkilediğini ve toplam getirideki artış miktarını hesaplamak için detaylı bir mali model oluşturmanız gerekmektedir. Örneğin, %20’lik bir vergi indirimi, projenin karlılığını doğrudan %20 oranında artırabilir. Ancak, bu indirimin elde edilmesi için yerine getirilmesi gereken şartları da hesaba katmalısınız. Gizli maliyetleri de (örneğin, bürokrasi süreçleri, ek raporlama yükümlülükleri) hesaba katmak ve bunların toplam maliyet üzerindeki etkisini analiz etmek önemlidir.
Risk yönetimi de getiriyi maksimize etmenin önemli bir parçasıdır. Piyasa dalgalanmaları, rekabet, teknolojik değişimler ve politik değişiklikler gibi faktörler, yatırımın beklenen getirisini olumsuz etkileyebilir. Bu riskleri belirlemek ve bunları azaltmak için stratejiler geliştirmek gerekmektedir. Örneğin, piyasa riskini azaltmak için, ürün çeşitliliği ve farklı pazarlara giriş stratejileri düşünülebilir. Profesyonel danışmanlık almak, riskleri daha iyi anlamak ve uygun risk yönetimi stratejileri geliştirmek için faydalı olabilir. Birçok ülke, yatırımcıları desteklemek için iş geliştirme ajansları ve danışmanlık firmaları sunmaktadır. Bu hizmetlerden yararlanarak, daha bilinçli kararlar alabilirsiniz.
Sonuç olarak, teşviklerle sanayi yatırımlarının getirilerini maksimize etmek için kapsamlı bir planlama, detaylı analiz ve etkin risk yönetimi gereklidir. Teşvik fırsatlarını araştırarak, maliyet-fayda analizini doğru yaparak ve riskleri en aza indirgeyerek, yatırımınızdan maksimum getiri elde edebilirsiniz. Unutmayın ki, başarılı bir yatırım, iyi bir planlama ve sürekli izleme ile mümkündür.
Bu çalışma, teşviklerin sanayi yatırımlarına etkisini değerlendirmeyi amaçlamıştır. Analizlerimiz, çeşitli teşvik politikalarının yatırım kararlarında belirgin bir rol oynadığını göstermiştir. Özellikle vergi indirimleri, hibe destekleri ve altyapı yatırımları gibi doğrudan teşvikler, işletmelerin yatırım kararlarını olumlu yönde etkilemekte ve yatırım hacmini artırmaktadır. Ancak, teşviklerin etkinliği, teşviklerin tasarımı, uygulanması ve hedeflenen sektörün özelliklerine bağlı olarak değişkenlik göstermektedir.
Çalışmamız, sektörel farklılıkların da göz ardı edilmemesi gerektiğini ortaya koymuştur. Bazı sektörler, diğerlerine göre belirli teşvik türlerinden daha fazla fayda sağlamaktadır. Bu nedenle, etkili bir teşvik politikası, sektörel ihtiyaçlar ve özellikler dikkate alınarak tasarlanmalıdır. Ayrıca, teşviklerin uzun vadeli etkilerinin değerlendirilmesi ve sürdürülebilirlik açısından analiz edilmesi büyük önem taşımaktadır. Kısa vadeli kazanımların, uzun vadede istenmeyen sonuçlara yol açabileceği unutulmamalıdır.
Araştırmamız, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin teşvik politikaları için kritik öneme sahip olduğunu göstermiştir. Teşviklerin nasıl kullanıldığı, kimlere verildiği ve sonuçlarının nasıl izlendiği, kamuoyu tarafından şeffaf bir şekilde takip edilebilmelidir. Bu sayede, kaynakların verimli kullanımı sağlanır ve potansiyel yolsuzluklar önlenir. Ayrıca, teşvik programlarının düzenli olarak değerlendirilmesi ve gerektiğinde güncellenmesi, etkinliğin sürekliliğini sağlamak için önemlidir.
Gelecek trendler açısından bakıldığında, yeşil teknolojilere yönelik teşviklerin daha da önem kazanması beklenmektedir. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda, çevre dostu yatırımları destekleyen teşvik politikaları, hem ekonomik büyümeyi hem de çevresel korunmayı teşvik edecektir. Ayrıca, dijitalleşme ve yapay zeka gibi teknolojik gelişmelerin desteklenmesi için de yeni teşvik mekanizmalarının geliştirilmesi muhtemeldir. Bu gelişmeler, uluslararası rekabet ortamında öne çıkmak için kritik öneme sahiptir.
Sonuç olarak, teşviklerin etkili bir şekilde kullanılması, sanayi yatırımlarının artırılması ve ekonomik büyümenin desteklenmesi için önemli bir araçtır. Ancak, teşvik politikalarının hedef odaklı, şeffaf, hesap verebilir ve sürdürülebilir olması gerekmektedir. Gelecekte, teknolojiye ve sürdürülebilirliğe yönelik teşviklerin daha da ön plana çıkması ve uluslararası entegrasyon ile uyumlu politikaların geliştirilmesi beklenmektedir.