Finans

Blockchain Teknolojisinin Finans Sektörüne Etkileri

Son yıllarda, teknolojik gelişmeler finans sektörünü derinden etkilemekte ve dönüştürmektedir. Bu dönüşümün en önemli aktörlerinden biri şüphesiz blockchain teknolojisidir. İlk olarak Bitcoin kripto para biriminin alt yapısı olarak ortaya çıkan blockchain, günümüzde ödeme sistemlerinden güvenlik protokollerine, varlık yönetiminden tedarik zincirlerine kadar çok çeşitli alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Bu teknolojinin getirdiği dağıtık defter teknolojisi, şeffaflık, güvenlik ve verimlilik gibi avantajlarıyla finans sektörünün geleneksel yapılarını sorgulamakta ve yeni bir çağı başlatmaktadır.

Blockchain, merkezi bir otoriteye ihtiyaç duymadan, güvenilir ve şeffaf bir şekilde verilerin kaydedilmesini ve paylaşılmasını sağlayan bir teknolojidir. Her işlem, blok adı verilen gruplar halinde zincirlenerek kaydedilir ve bu zincir tüm katılımcılar tarafından paylaşıldığı için herhangi bir değişiklik veya manipülasyonun tespiti kolaylaşır. Bu da, özellikle finans sektöründe güvenilirliğin hayati önem taşıdığı düşünüldüğünde, büyük bir avantaj sağlamaktadır. PwC’nin 2023 raporuna göre, küresel finans kuruluşlarının %86’sı blockchain teknolojisinin gelecekteki stratejilerinde önemli bir rol oynayacağını düşünmektedir. Bu rakam, teknolojinin sektördeki potansiyelinin ve yaygınlaşmasının altını çizen önemli bir göstergedir.

Blockchain’in finans sektörüne etkileri çok yönlüdür. Örneğin, kripto para birimleri, blockchain teknolojisinin en bilinen uygulamalarıdır ve geleneksel finansal sistemlere alternatif ödeme yöntemleri sunmaktadır. Global Payments’in 2022 verilerine göre, dünya çapında kripto para birimi kullanıcı sayısı hızla artmakta ve milyonları aşmaktadır. Bunun yanı sıra, blockchain teknolojisi, akıllı sözleşmeler yoluyla otomatik ve şeffaf işlemler gerçekleştirmeyi mümkün kılarak, işlem maliyetlerini düşürmekte ve işlem sürelerini kısaltmaktadır. Örneğin, sigorta sektöründe, blockchain tabanlı akıllı sözleşmeler, hasar tazminatlarının otomatik olarak ödenmesini sağlayarak süreçleri hızlandırabilir ve idari maliyetleri azaltabilir.

Ancak, blockchain teknolojisinin yaygınlaşmasının önünde bazı engeller de bulunmaktadır. Bunlar arasında ölçeklenebilirlik sorunları, düzenleyici belirsizlikler ve teknolojinin karmaşıklığı yer almaktadır. Yine de, teknolojinin sunduğu avantajlar göz önüne alındığında, finans sektöründe blockchain’in kullanımı hızla artacaktır. Bu çalışmada, blockchain teknolojisinin finans sektörüne olan etkilerini detaylı bir şekilde inceleyerek, hem avantajlarını hem de dezavantajlarını ele alacağız. Ayrıca, farklı sektörlerde uygulanma örneklerini ve gelecekteki potansiyelini tartışacağız.

Blockchain ve Ödeme Sistemleri

Blockchain teknolojisi, finans sektörünü kökten değiştirme potansiyeline sahip devrimsel bir yeniliktir. Bu teknolojinin en çarpıcı etkilerinden biri, ödeme sistemlerindeki dönüşümdür. Geleneksel ödeme sistemlerinin aksine, blockchain, merkeziyetsiz, şeffaf ve güvenli bir ödeme altyapısı sunar. Bu, işlem maliyetlerini düşürür, işlem sürelerini kısaltır ve güvenliği artırır.

Geleneksel ödeme sistemleri, genellikle aracı kurumlar (bankalar, ödeme işlemcileri vb.) tarafından yönetilir ve bu da işlem süreçlerini uzatır ve maliyetleri artırır. Örneğin, uluslararası bir para transferi birkaç gün sürebilir ve yüksek işlem ücretleri gerektirebilir. Blockchain ise, bu aracıları ortadan kaldırarak veya en aza indirgeyerek, doğrudan iki taraf arasında güvenli ve şeffaf bir işlem sağlar. Bu, işlem maliyetlerinde önemli bir düşüşe ve işlem hızında önemli bir artışa yol açar.

Kripto para birimleri, blockchain teknolojisinin ödeme sistemlerindeki en belirgin uygulamasıdır. Bitcoin gibi kripto paralar, merkezi bir otoriteye bağlı olmadan, eşler arası (peer-to-peer) işlemler yapmayı mümkün kılar. Bu, özellikle sınır ötesi ödemelerde büyük bir avantaj sağlar. Örneğin, Ripple gibi bazı kripto paralar, uluslararası para transferlerini daha hızlı ve daha ucuza gerçekleştirmek için tasarlanmıştır. Bir araştırmaya göre, uluslararası para transferlerinde blockchain kullanımı, işlem sürelerini %70’e kadar azaltabilir ve maliyetleri %60’a kadar düşürebilir.

Akıllı kontratlar, blockchain teknolojisinin ödeme sistemlerindeki bir diğer önemli uygulamasıdır. Akıllı kontratlar, önceden belirlenmiş koşullar yerine getirildiğinde otomatik olarak işlemlerin gerçekleştirilmesini sağlar. Bu, ödemelerin otomatik olarak işlenmesini, hataların azalmasını ve güvenliğin artmasını sağlar. Örneğin, bir e-ticaret platformunda, akıllı kontratlar, ürün teslimatı onaylandıktan sonra otomatik olarak ödemelerin satıcıya gönderilmesini sağlayabilir.

Ancak, blockchain teknolojisinin ödeme sistemlerinde yaygın olarak benimsenmesi için bazı engeller de vardır. Bunlar arasında, ölçeklenebilirlik sorunları, düzenleyici belirsizlikler ve güvenlik endişeleri yer almaktadır. Ölçeklenebilirlik, blockchain ağının çok sayıda işlemle başa çıkma yeteneğini ifade eder. Düzenleyici belirsizlikler, kripto para birimlerinin ve blockchain teknolojisinin yasal çerçevesinin hala gelişmekte olduğundan kaynaklanmaktadır. Güvenlik endişeleri ise, blockchain ağlarının hacklenebilir olması riskine işaret eder.

Sonuç olarak, blockchain teknolojisi, ödeme sistemlerinde devrim yaratma potansiyeline sahiptir. Maliyetleri düşürür, işlem sürelerini kısaltır ve güvenliği artırır. Ancak, yaygın benimsenmesi için bazı engellerin aşılması gerekmektedir. Gelecekte, blockchain teknolojisinin ödeme sistemlerinde daha da yaygın olarak kullanılmasını ve daha verimli, güvenli ve şeffaf bir ödeme altyapısının oluşturulmasını bekleyebiliriz.

Blockchain ile Güvenli İşlemler

Blockchain teknolojisi, finans sektöründe devrim yaratma potansiyeline sahip dağıtılmış bir defter teknolojisidir. Bu teknolojinin en önemli avantajlarından biri, güvenli ve şeffaf işlemler sağlamasıdır. Geleneksel finans sistemlerindeki aracı kurumların ortadan kaldırılmasıyla, işlemler daha hızlı, daha ucuz ve daha güvenli hale gelir.

Blockchain’in güvenliğini sağlayan temel unsurlar arasında şeffaflık, dağıtılmış yapı ve kriptografi yer alır. Her işlem, blok adı verilen gruplar halinde kaydedilir ve bu bloklar, zaman damgası ve kriptografik karma fonksiyonları kullanılarak birbirine bağlanır. Bu sayede, bir bloğun değiştirilmesi, tüm zincirde değişikliğe neden olur ve bu da kolayca tespit edilebilir. Bu durum, sahtekarlık ve manipülasyon riskini önemli ölçüde azaltır.

Örneğin, uluslararası para transferlerinde kullanılan SWIFT sistemi, işlemlerin tamamlanması için günler sürebilir ve yüksek işlem ücretleri gerektirebilir. Blockchain tabanlı çözümler ise bu süreyi dakikalara indirebilir ve maliyetleri önemli ölçüde düşürebilir. Ripple gibi firmalar, bu alanda geliştirdikleri çözümlerle uluslararası para transferlerini hızlandırmayı ve maliyetleri düşürmeyi hedefliyor. Dünya Bankası’nın 2020 raporuna göre, küresel para transferleri için harcanan toplam ücret yıllık 700 milyar doları buluyor. Blockchain teknolojisi, bu yüksek maliyetleri azaltmada önemli bir rol oynayabilir.

Kripto para birimleri, blockchain teknolojisinin en popüler uygulamalarından biridir. Bitcoin gibi kripto paralar, merkezi bir otoriteye ihtiyaç duymadan güvenli ve şeffaf bir şekilde işlem yapılmasını sağlar. Her işlem, blockchain ağındaki tüm düğümler tarafından doğrulanır ve kaydedilir. Bu da, çift harcama gibi sorunların önüne geçer ve işlemlerin güvenliğini sağlar. CoinMarketCap verilerine göre, 2023 yılı başında kripto para piyasasının toplam değeri trilyon dolarları aşmıştır, bu da teknolojinin giderek artan bir kabul gördüğünün bir göstergesidir.

Ancak, blockchain teknolojisinin de bazı dezavantajları vardır. Yüksek işlem hacimleri, ağın yavaşlamasına ve işlem ücretlerinin artmasına neden olabilir. Ayrıca, blockchain ağlarının güvenliği, ağdaki düğümlerin çoğunluğunun dürüst olmasıyla sağlanır. Eğer kötü niyetli aktörler ağın kontrolünü ele geçirirlerse, sistemin güvenliği tehlikeye girebilir. Bu nedenle, blockchain teknolojisinin güvenli bir şekilde kullanılabilmesi için, güvenlik önlemlerinin sürekli olarak geliştirilmesi ve iyileştirilmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak, blockchain teknolojisi, finans sektöründe güvenli ve şeffaf işlemler sağlama potansiyeline sahip devrim niteliğinde bir teknolojidir. Ancak, dezavantajlarının da farkında olarak ve gerekli güvenlik önlemlerini alarak kullanılması gerekmektedir. Gelecekte, blockchain teknolojisinin finans sektöründeki etkisinin daha da artacağı ve daha birçok alanda kullanılacağı öngörülmektedir.

Fintech’te Blockchain Uygulamaları

Blockchain teknolojisi, son yıllarda finans sektöründe devrim yaratma potansiyeli taşıyan en önemli yeniliklerden biridir. Fintech (Finansal Teknoloji) alanında, blockchain’in güvenlik, şeffaflık ve verimlilik sağlama kapasitesi, geleneksel finansal sistemlerin birçok dezavantajını ortadan kaldırmayı hedefliyor. Bu alt başlık altında, blockchain’in fintech’te nasıl uygulandığını ve sektörü nasıl dönüştürdüğünü detaylı olarak inceleyeceğiz.

Ödeme sistemlerinde blockchain’in en belirgin uygulamalarından biri, hızlı, düşük maliyetli ve güvenli uluslararası para transferlerini mümkün kılmasıdır. Geleneksel banka transferleri, yüksek işlem ücretleri ve uzun işlem süreleri ile biliniyorken, blockchain tabanlı ödeme sistemleri, aracı kurumların ortadan kaldırılmasıyla bu süreçleri önemli ölçüde hızlandırır ve ucuzlatır. Ripple ve Stellar gibi platformlar, bu alanda faaliyet gösteren önemli örneklerdir. Bir rapor, 2027 yılına kadar blockchain tabanlı ödeme sistemlerinin pazar büyüklüğünün 50 milyar doları aşabileceğini öngörüyor.

Kripto para birimleri, blockchain teknolojisinin en popüler uygulamalarından biridir. Bitcoin’in ortaya çıkışı ile başlayan bu trend, değişmez bir dijital kayıt defteri üzerine kurulu yeni bir finansal ekosistemin kapılarını araladı. Kripto paralar, merkezi otoritelerden bağımsız olarak işlemler yapmaya olanak tanırken, akıllı sözleşmeler (smart contracts) ise otomatik ve şeffaf sözleşme uygulamalarını mümkün kılıyor. Bu, finansal işlemlerde güvenilirliği ve şeffaflığı artırıyor.

Güvenli kimlik doğrulama, blockchain’in fintech’te bir diğer önemli kullanım alanıdır. Dağıtık kimlik yönetimi (decentralized identity management) sistemleri, kullanıcıların kendi verilerinin kontrolünü ellerinde tutmalarını ve izinsiz erişimi engellemeyi sağlar. Bu, özellikle finansal dolandırıcılık ve kimlik hırsızlığı gibi sorunlarla mücadele etmek için büyük önem taşıyor. Ayrıca, blockchain tabanlı sistemler, KYC (Know Your Customer) ve AML (Anti-Money Laundering) süreçlerini daha verimli ve güvenli hale getirebilir.

Varlık yönetimi alanında da blockchain teknolojisi hızla yayılıyor. Tokenizasyon sayesinde, hisse senetleri, gayrimenkuller ve diğer varlıklar dijital olarak temsil edilebilir ve daha kolay işlem görebilir. Bu, likiditeyi artırırken, işlem maliyetlerini düşürür ve şeffaflığı sağlar. Blockchain, ayrıca tedarik zinciri finansmanı gibi alanlarda da şeffaflık ve güvenilirlik sağlayarak, finansal işlemlerin izlenebilirliğini ve güvenliğini artırıyor.

Sonuç olarak, blockchain teknolojisi, fintech sektöründe önemli bir dönüşüm yaratma potansiyeline sahip. Güvenlik, şeffaflık ve verimlilik sağlama kapasitesi ile, ödeme sistemleri, kripto paralar, kimlik doğrulama, varlık yönetimi ve daha birçok alanda devrim yaratabilir. Ancak, teknolojinin tam potansiyelini ortaya çıkarmak için, düzenleyici çerçevelerin geliştirilmesi ve teknolojinin daha geniş ölçekte benimsenmesi gerekmektedir.

Dağıtık Defter Teknolojisi ve Bankacılık

Dağıtık defter teknolojisi (DLT), özellikle blockchain olarak bilinen en popüler uygulamasıyla, finans sektöründe devrim yaratma potansiyeline sahip. Bankacılık sektörü, geleneksel olarak güvenilir üçüncü taraflar (örneğin, merkez bankaları ve aracı kurumlar) tarafından yönetilen yavaş ve pahalı işlemlerle karakterize edilir. DLT’nin dağıtılmış ve şeffaf yapısı, bu sorunları ele alarak daha verimli, güvenli ve şeffaf bir bankacılık sistemi sunabilir.

DLT’nin bankacılığa en önemli katkılarından biri, ödeme işlemlerinin hızlandırılmasıdır. Geleneksel ödeme sistemleri, genellikle birkaç gün süren aracı kurumlar ve doğrulama süreçleri gerektirir. DLT tabanlı sistemlerde ise işlemler neredeyse anlık olarak gerçekleştirilebilir. Örneğin, Ripple gibi ödeme ağları, uluslararası para transferlerini önemli ölçüde hızlandırmayı ve maliyetleri düşürmeyi hedefliyor. Bir rapor, DLT kullanımının uluslararası para transferlerindeki ortalama işlem süresini 3-5 günden birkaç saniyeye indirdiğini gösteriyor. Bu, özellikle küresel ticaret için büyük bir avantaj sağlıyor.

Güvenlik, bankacılık sektörünün en önemli endişelerinden biridir. DLT’nin güvenlik özellikleri, sahtekarlık ve dolandırıcılık risklerini önemli ölçüde azaltma potansiyeline sahiptir. Kriptografik şifreleme ve dağıtılmış doğası sayesinde, verilerin değiştirilmesi veya silinmesi son derece zordur. Ayrıca, merkezi bir yetkiye bağımlı olmamak, tek bir noktadan saldırı riskini ortadan kaldırır. McKinsey’in bir araştırmasına göre, blockchain teknolojisi, mali suçlarla mücadelede %60’a varan bir maliyet düşüşü sağlayabilir.

Şeffaflık, DLT’nin bir diğer avantajıdır. Tüm işlemler dağıtılmış defterde kaydedilir ve herkes tarafından (izin verilenler tarafından) izlenebilir. Bu durum, şeffaflığı artırarak denetimi kolaylaştırır ve hesap verebilirliği yükseltir. Ancak bu şeffaflığın, gizlilik endişelerini de beraberinde getirdiğini belirtmekte fayda var. Bu nedenle, DLT uygulamaları, gizlilik ile şeffaflık arasında dikkatli bir denge kurmalıdır.

Akıllı kontratlar, DLT’nin bankacılık sektörüne getirdiği bir diğer önemli yeniliktir. Akıllı kontratlar, önceden belirlenmiş koşullar yerine getirildiğinde otomatik olarak yürütülen self-executing kontratlardır. Bu, kredi onayı, sigorta tazminatı ödemesi ve diğer birçok bankacılık işlemini otomatikleştirerek süreçleri hızlandırır ve maliyetleri düşürür. Örneğin, bir akıllı kontrat, belirli koşullar altında otomatik olarak bir kredinin onayını veya reddedilmesini sağlayabilir.

Sonuç olarak, DLT ve özellikle blockchain teknolojisi, bankacılık sektöründe önemli bir dönüşüm potansiyeline sahiptir. Daha hızlı, daha güvenli, daha şeffaf ve daha verimli işlemler sunarak, bankacılık hizmetlerinin erişilebilirliğini ve kalitesini artırabilir. Ancak, bu teknolojinin yaygınlaşması için düzenleyici çerçevelerin geliştirilmesi, gizlilik endişelerinin ele alınması ve teknolojinin ölçeklenebilirliğinin sağlanması gibi bazı zorlukların da üstesinden gelinmesi gerekmektedir.

Blockchain’in Risk Yönetimi Üzerindeki Etkisi

Finans sektörü, doğası gereği yüksek risklerle doludur. Sahtekarlık, uyuşmazlıklar ve veri güvenliği ihlalleri, sektörün sürekli olarak mücadele ettiği önemli sorunlardır. Ancak, son yıllarda ortaya çıkan blockchain teknolojisi, risk yönetimi stratejilerinde devrim yaratma potansiyeline sahiptir. Dağıtılmış defter teknolojisi (DLT) olarak da bilinen blockchain, şeffaflık, güvenlik ve izlenebilirlik sağlayan güvenilir ve güvenli bir kayıt tutma sistemi sunar. Bu, finansal kuruluşların risklerini önemli ölçüde azaltmalarına yardımcı olabilir.

Blockchain’in risk yönetimi üzerindeki en önemli etkilerinden biri, şeffaflık sağlamasıdır. Tüm işlemler blockchain’de şifrelenmiş ve değiştirilemez bir şekilde kaydedildiğinden, her işlem geçmişi kolayca izlenebilir ve doğrulanabilir. Bu, sahtekarlık ve hata olasılığını önemli ölçüde azaltır. Örneğin, bir ödeme işleminde herhangi bir düzensizlik veya tutarsızlık, blockchain üzerinde kolayca tespit edilebilir ve soruşturulabilir. Geleneksel sistemlerde böyle bir izlenebilirlik sağlamak çok daha zor ve maliyetlidir. Bir araştırmaya göre, blockchain kullanımı ile sahtekarlık vakalarında %60’a varan bir düşüş gözlemlenmiştir.

Güvenlik, blockchain teknolojisinin bir diğer önemli avantajıdır. Kriptografi ve dağıtılmış yapısı sayesinde, blockchain’deki veriler yetkisiz erişime ve manipülasyona karşı son derece dayanıklıdır. Tek bir noktadan arıza riski ortadan kalkar çünkü veriler birçok farklı bilgisayarda eş zamanlı olarak saklanır. Bu da sistemin daha güvenilir ve saldırılara karşı daha dirençli olmasını sağlar. Birçok finansal kuruluş, hassas verilerini korumak için blockchain teknolojisini kullanmaktadır. Örneğin, bazı bankalar, müşteri kimlik bilgilerini ve işlem kayıtlarını güvence altına almak için blockchain tabanlı çözümler kullanmaktadır.

İzlenebilirlik, blockchain’in risk yönetimi için sunduğu bir diğer önemli faydadır. Her işlem ayrıntılı bir şekilde kaydedildiği için, mal ve hizmetlerin kökeni ve hareketleri kolayca izlenebilir. Bu, özellikle tedarik zincirinde sahte ürünlerin tespit edilmesi ve taklitçiliğin önlenmesi için oldukça önemlidir. Örneğin, lüks ürün sektöründe, blockchain teknolojisi, ürünlerin orijinalliğini doğrulamak ve sahtekarlığı önlemek için kullanılmaktadır. Bu da tüketiciler için güven artışı ve markalar için itibar koruma anlamına gelmektedir.

Ancak, blockchain teknolojisinin de bazı sınırlamaları vardır. Yüksek işlem maliyetleri, ölçeklenebilirlik sorunları ve düzenleyici belirsizlik gibi faktörler, geniş çaplı benimsenmesini engelleyebilir. Bununla birlikte, teknolojinin gelişmesi ve düzenlemelerin netleşmesiyle birlikte, blockchain’in finans sektöründeki risk yönetimi üzerindeki olumlu etkilerinin giderek artacağı öngörülmektedir. Akıllı sözleşmeler gibi yeni uygulamaların geliştirilmesi, risk yönetimi stratejilerinde daha fazla verimlilik ve güvenilirlik sağlayacaktır.

Bu çalışmada, blockchain teknolojisinin finans sektörüne etkileri kapsamlı bir şekilde incelenmiştir. Araştırmamız, blockchain’in finansal işlemlerde devrim yaratma potansiyeline sahip olduğunu göstermiştir. Dağıtık defter teknolojisi sayesinde, şeffaflık, güvenlik ve verimlilik önemli ölçüde artırılabilir. Akıllı kontratlar, otomasyon ve hata oranlarını azaltarak sözleşmelerin yürütülmesini kolaylaştırırken, kripto para birimleri geleneksel finansal sistemlere yeni bir alternatif sunmaktadır.

Merkeziyetsiz finans (DeFi) alanındaki gelişmeler, geleneksel finans kurumlarının aracı rolünü azaltarak bireylere daha fazla kontrol ve erişim sağlamaktadır. Ancak, blockchain teknolojisinin yaygınlaşmasıyla birlikte bazı zorluklar da ortaya çıkmaktadır. Yasal düzenlemelerin eksikliği, ölçeklenebilirlik sorunları ve siber güvenlik riskleri, teknolojinin tam potansiyelini ortaya çıkarmasının önündeki engeller arasında yer almaktadır. Bu zorlukların üstesinden gelinmesi için, sektör iş birliği ve düzenleyici çerçevelerin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Geleceğe yönelik olarak, Merkeziyetsiz Özerk Örgütler (DAO’lar)‘ın artan kullanımı, finansal karar alma süreçlerinde şeffaflığı ve katılımı artıracaktır. Yapılandırılmış finansal ürünler, blockchain teknolojisi ile daha verimli bir şekilde oluşturulabilecek ve işlem görebilecektir. Ayrıca, yapay zeka ve makine öğrenimi ile entegre edilen blockchain çözümleri, daha akıllı ve özelleştirilmiş finansal hizmetlerin sunulmasını sağlayacaktır. CBDC’ler (Merkez Bankası Dijital Paraları)‘in yaygınlaşması ise uluslararası ödemeleri hızlandırarak ve maliyetleri düşürerek küresel finansal sistemde önemli bir dönüşüm yaratacaktır.

Sonuç olarak, blockchain teknolojisi finans sektörünü dönüştürme potansiyeline sahip oldukça güçlü bir araçtır. Ancak, bu potansiyeli tam olarak gerçekleştirmek için, teknolojinin sunduğu fırsatlar ve zorluklar hakkında daha derinlemesine bir anlayışa sahip olmak ve bu doğrultuda stratejik adımlar atmak gerekmektedir. Gelecek yıllarda, blockchain’in finansal sistemlere daha fazla entegre olması ve daha güvenli, şeffaf ve verimli bir finansal ekosistemin oluşmasına katkıda bulunması beklenmektedir.

ÖNERİLER

Finans

Bitcoin’in Değer Deposu Olarak Rolü

Para, insanlık tarihi boyunca değişen ihtiyaçlara ve koşullara uyum sağlayan, sürekli evrim geçiren bir kavram olmuştur. İlk olarak mal değişimi
Finans

Kripto Para Kredi ve Borçlanma Platformları

Son yıllarda finansal teknolojide yaşanan en çarpıcı gelişmelerden biri şüphesiz kripto para birimlerinin yükselişidir. Bitcoin’in 2009 yılında ortaya çıkışından bu