Borsa piyasası, hem büyük kazançlar vaat eden hem de büyük kayıplara yol açabilen oldukça karmaşık ve dinamik bir ortamdır. Bu dinamik ortamda yatırımcılar için en önemli karar noktalarından biri, portföylerine dahil edecekleri hisse senetlerini doğru bir şekilde seçmektir. Yanlış kararlar, ciddi mali kayıplara yol açabilirken, doğru seçimler önemli ölçüde getiri sağlamayı mümkün kılar. Ancak, başarılı bir hisse senedi seçimi, sadece şansa bırakılamayacak kadar önemli bir süreçtir. Bu süreç, kapsamlı bir araştırma, dikkatli bir analiz ve çeşitli faktörlerin doğru bir şekilde değerlendirilmesini gerektirir. Bu çalışma, borsa piyasasında hisse senedi seçiminde dikkat edilmesi gereken faktörleri detaylı bir şekilde ele alarak, yatırımcıların daha bilinçli kararlar almalarına yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
Dünya genelinde milyonlarca insanın yatırım yaptığı borsa piyasasında, her yıl birçok şirket halka arz edilirken, birçoğu da piyasadan çekilir. Bu hareketli piyasada, yatırımcıların başarılı olabilmeleri için sadece piyasanın genel gidişatını takip etmeleri yeterli değildir. Örneğin, 2022 yılında yaşanan küresel ekonomik yavaşlama, birçok şirketin hisse senedi fiyatlarında önemli düşüşlere neden olmuştur. Bu dönemde, temel analizlerini doğru yapmayan ve şirketlerin mali durumlarını yeterince incelemeyen yatırımcılar önemli kayıplar yaşamıştır. Aynı dönemde ise, sağlam temel göstergelere sahip şirketlerin hisse senetlerine yatırım yapanlar, daha az zarar görmüş veya hatta kar elde etmişlerdir. Bu örnek, temel analizin ve doğru hisse senedi seçiminin önemini açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle, yatırımcıların sadece piyasanın genel durumunu değil, aynı zamanda her bir şirketin özel durumunu da dikkatlice değerlendirmeleri şarttır.
Bu çalışmada, hisse senedi seçiminde göz önünde bulundurulması gereken çok sayıda faktör detaylı olarak incelenecektir. Bunlar arasında şirketin mali tabloları, sektör analizi, rekabet ortamı, yönetim kalitesi, makro ekonomik faktörler ve piyasa trendleri yer almaktadır. Ayrıca, teknik analiz ve temel analiz gibi farklı analiz yöntemlerinin hisse senedi seçiminde nasıl kullanılabileceği açıklanacak ve bu yöntemlerin avantajları ve dezavantajları ele alınacaktır. Çalışma, yatırımcıların risk yönetimi stratejilerini geliştirmelerine ve portföylerini çeşitlendirmelerine yardımcı olacak bilgiler sunmayı hedeflemektedir. Sonuç olarak, bu kapsamlı analiz, yatırımcıların daha bilinçli kararlar almalarını, potansiyel riskleri azaltmalarını ve uzun vadeli yatırım hedeflerine ulaşmalarını sağlayacaktır. Bilgi ve doğru analiz, borsa piyasasında başarı için olmazsa olmazdır ve bu çalışma, yatırımcıların bu bilgiye ulaşmalarına yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
Şirket Analizi ve Değerleme
Borsa piyasasında başarılı bir hisse senedi yatırımı yapmak, kapsamlı bir şirket analizi ve doğru bir değerleme sürecinden geçmeyi gerektirir. Rastgele bir hisse senedine yatırım yapmak yerine, potansiyel getirilerini ve risklerini dikkatlice değerlendirmek, uzun vadeli başarının anahtarıdır. Bu analiz, şirketin mali tablolarını incelemeyi, sektördeki konumunu değerlendirmeyi ve gelecekteki büyüme potansiyelini tahmin etmeyi içerir.
Finansal tablo analizi, şirketin mali sağlığını anlamak için olmazsa olmazdır. Gelir tablosu, şirketin gelirlerini, giderlerini ve karlılığını gösterir. Bilanço, şirketin varlıklarını, yükümlülüklerini ve öz sermayesini gösterirken, nakit akışı tablosu, şirketin nakit giriş ve çıkışlarını izler. Bu üç tablo birlikte incelendiğinde, şirketin karlılığı, likiditesi ve borçluluk oranı gibi önemli metrikler hakkında kapsamlı bir resim ortaya çıkar. Örneğin, yüksek bir borç/öz sermaye oranı, şirketin yüksek risk taşıdığını gösterebilir. Yüksek bir kâr marjı ise şirketin ürün veya hizmetlerini etkili bir şekilde fiyatlandırdığını ve maliyetleri yönettiğini gösterir.
Sektör analizi de yatırım kararlarında önemli bir rol oynar. Şirketin faaliyet gösterdiği sektörün büyüme potansiyeli, rekabet ortamı ve düzenleyici çerçevesi, şirketin gelecekteki performansını önemli ölçüde etkiler. Örneğin, hızlı büyüyen bir sektörde faaliyet gösteren bir şirket, yavaş büyüyen bir sektördeki bir şirketten daha yüksek bir büyüme potansiyeline sahip olabilir. Ancak, rekabetin yoğun olduğu bir sektörde, şirketin pazar payını korumak için daha fazla mücadele etmesi gerekebilir. PESTEL analizi (Politik, Ekonomik, Sosyal, Teknolojik, Çevresel ve Yasal faktörler) şirketin dış çevresini analiz etmede faydalı bir araçtır.
Şirket değerlemesi, şirketin içsel değerini belirleme sürecidir. Birçok farklı değerleme yöntemi vardır, bunlardan en yaygın olanları indirimli nakit akışı analizi (DCF), kar katılım oranı (P/E) ve kazanç/değer oranı (PEG)‘dır. DCF analizi, şirketin gelecekteki nakit akışlarını bugünkü değerine indirgeyerek şirketin değerini tahmin eder. P/E oranı, şirketin piyasa değerinin kazançlarına oranını gösterirken, PEG oranı, P/E oranını büyüme oranına böler ve yatırımın değerini büyüme potansiyeliyle ilişkilendirir. Örneğin, düşük bir P/E oranı, hissenin düşük değerlendirildiğini gösterebilir, ancak bu her zaman doğru olmayabilir. Değerleme yöntemlerini karşılaştırmak ve farklı senaryoları modellemek önemlidir.
Sonuç olarak, başarılı bir hisse senedi seçimi, kapsamlı bir şirket analizi ve değerleme sürecini gerektirir. Finansal tablo analizi, sektör analizi ve farklı değerleme yöntemlerinin kullanımı, yatırımcıların bilinçli kararlar almalarına ve risklerini azaltmalarına yardımcı olur. Unutulmamalıdır ki, hiçbir analiz yöntemi %100 kesin sonuç vermez ve yatırım her zaman risk içerir. Bu nedenle, yatırım kararları kişisel risk toleransı ve yatırım hedefleri dikkate alınarak verilmelidir.
Borsa Piyasasında Hisse Senedi Seçiminde Dikkat Edilmesi Gereken Faktörler
Finansal Raporların Analizi
Borsa piyasasında başarılı bir yatırım için finansal raporların analizi elzemdir. Hisselerin gerçek değerini anlamak ve gelecekteki performansını tahmin etmek için şirketlerin yayınladığı mali tabloları dikkatlice incelemek gerekir. Bu tablolar, şirketin finansal sağlığı, karlılığı ve büyüme potansiyeli hakkında değerli bilgiler sunar. Analiz sırasında Gelir Tablosu, Bilanço ve Nakit Akış Tablosu olmak üzere üç temel mali tabloya odaklanmak önemlidir.
Gelir Tablosu, belirli bir dönemdeki şirketin gelirlerini, giderlerini ve karını gösterir. Net satışlar, satış maliyetleri, faaliyet karı, faiz ve vergi öncesi kar (FAVÖK) ve net kar gibi önemli metrikleri inceleyerek şirketin karlılığını değerlendirebiliriz. Örneğin, %10’luk bir net kar marjı, %5’lik bir marja sahip bir şirkete göre daha yüksek karlılığı gösterir. Ancak, sadece tek bir yıla bakmak yanıltıcı olabilir. Gelir tablosu verilerini birkaç yıl boyunca karşılaştırarak şirketin karlılık trendini anlamak daha doğru olacaktır.
Bilanço, belirli bir tarihte şirketin varlıklarını, yükümlülüklerini ve öz sermayesini gösterir. Bu tablo, şirketin mali yapısını ve likiditesini değerlendirmek için kullanılır. Önemli oranlar arasında cari oran (cari varlıklar/cari yükümlülükler), borç/öz sermaye oranı ve aktif/pasif oranı bulunur. Yüksek bir cari oran, şirketin kısa vadeli yükümlülüklerini karşılama kapasitesinin güçlü olduğunu gösterirken, yüksek bir borç/öz sermaye oranı ise yüksek finansal risk anlamına gelebilir. Örneğin, 2’den yüksek bir cari oran genellikle iyi kabul edilirken, 1’in altında düşük riskli kabul edilir. Ancak sektör ortalamaları da dikkate alınmalıdır.
Nakit Akış Tablosu, belirli bir dönemdeki şirketin nakit giriş ve çıkışlarını gösterir. Bu tablo, şirketin ne kadar nakit ürettiğini ve bu nakiti nasıl kullandığını anlamak açısından kritik öneme sahiptir. İşletme faaliyetlerinden gelen nakit akışı, yatırım faaliyetlerinden gelen nakit akışı ve finansman faaliyetlerinden gelen nakit akışı gibi farklı kategoriler incelenmelidir. Güçlü bir işletme faaliyetlerinden gelen nakit akışı, şirketin sürdürülebilir bir iş modeline sahip olduğunu gösterir. Örneğin, sürekli artan işletme faaliyetlerinden gelen nakit akışı, şirketin büyüme potansiyelinin güçlü olduğunu işaret edebilir.
Sonuç olarak, finansal raporların kapsamlı bir analizi, borsa piyasasında hisse senedi seçiminde kritik bir adımdır. Gelir tablosu, bilanço ve nakit akış tablosu verilerini dikkatlice inceleyerek, şirketin finansal sağlığını, karlılığını ve büyüme potansiyelini daha iyi anlayabilir ve daha bilinçli yatırım kararları alabilirsiniz. Ancak, sadece finansal raporlara bakmak yeterli değildir. Sektör analizi, rekabet ortamı ve makro ekonomik faktörler de dikkate alınmalıdır. Profesyonel bir finansal danışmandan destek almak, özellikle deneyimsiz yatırımcılar için faydalı olabilir.
Risk Değerlendirmesi ve Yönetimi
Borsa piyasasında başarılı bir hisse senedi yatırımı, getiriyi maksimize ederken riski minimize etmeyi gerektirir. Bu nedenle, yatırım kararlarının temelini oluşturan risk değerlendirmesi ve yönetimi son derece önemlidir. Sadece yüksek getiri vaat eden hisse senetlerine odaklanmak, potansiyel kayıpları göz ardı ederek riskli bir yaklaşım olur. Akıllı bir yatırımcı, potansiyel kazançları değerlendirirken aynı zamanda olası kayıpları da titizlikle analiz etmelidir.
Risk değerlendirmesi, bir hisse senedinin veya yatırım portföyünün getirisindeki olası dalgalanmaları ve bu dalgalanmaların olasılıklarını analiz etme sürecini kapsar. Bu süreç, çeşitli faktörleri kapsar. Örneğin, şirketin mali tabloları (gelir tablosu, bilanço, nakit akış tablosu) incelenerek şirketin karlılığı, borçluluk oranı ve likiditesi değerlendirilir. Yüksek borç oranına sahip şirketler, ekonomik durgunluk dönemlerinde daha yüksek risk taşıyabilirler. Ayrıca, sektör analizi yapmak da önemlidir. Örneğin, petrol fiyatlarındaki düşüş, petrol ve gaz şirketlerinin hisse senetlerinde önemli düşüşlere yol açabilir.
Risk yönetimi ise, belirlenen riskleri azaltmak veya yönetmek için stratejiler geliştirme ve uygulama sürecidir. Bunun için çeşitli yöntemler kullanılır. Diversifikasyon, portföyünüzü farklı sektörlerden ve şirketlerden oluşan hisse senetleriyle çeşitlendirerek riskleri dağıtmanızı sağlar. Örneğin, tüm yumurtalarınızı tek bir sepete koymak yerine, farklı sektörlerden (teknoloji, enerji, sağlık vb.) hisse senetlerine yatırım yapmak, bir sektörün kötü performans göstermesi durumunda kayıplarınızı sınırlar. Bir başka önemli yöntem ise yatırım stratejisidir. Uzun vadeli yatırım stratejisi, kısa vadeli piyasa dalgalanmalarından daha az etkilenmenizi sağlar. Örneğin, yatırım ufkunuzu 10 yıl olarak belirlemeniz, kısa vadeli düşüşleri daha kolay atlatmanızı sağlayabilir.
Beta katsayısı, bir hisse senedinin piyasa genelindeki hareketlere göre ne kadar volatil olduğunu gösteren bir ölçüttür. Beta katsayısı 1’den büyük olan hisse senetleri piyasadan daha volatildir ve daha yüksek risk taşırlar. Örneğin, beta katsayısı 1.5 olan bir hisse senedi, piyasanın %10 artması durumunda %15 artabilir, ancak piyasanın %10 düşmesi durumunda %15 düşebilir. Standart sapma ise, bir hisse senedinin ortalama getiri etrafındaki dalgalanmalarını ölçer. Yüksek standart sapma, yüksek risk anlamına gelir. İstatistiksel olarak, geçmiş veriler kullanılarak bir hisse senedinin gelecekteki performansıyla ilgili olasılıklar tahmin edilebilir ancak bu tahminler kesin değildir.
Sonuç olarak, başarılı bir hisse senedi yatırımı için risk değerlendirmesi ve yönetimi olmazsa olmazdır. Kapsamlı bir araştırma yaparak, farklı risk ölçütlerini kullanarak ve uygun bir yatırım stratejisi belirleyerek, potansiyel kayıpları minimize ederek getiriyi maksimize edebilirsiniz. Unutmayın ki, her yatırımın risk içerdiğini ve hiçbir yatırımın getiri garantisi vermediğini kabul etmek önemlidir.
Sektor Analizi ve Trendler
Borsa piyasasında başarılı bir hisse senedi yatırımı yapmak için kapsamlı bir araştırma ve analiz vazgeçilmezdir. Bu araştırmanın önemli bir ayağını ise sektör analizi ve söz konusu sektörün gelecekteki trendlerini anlamak oluşturur. Sadece belirli bir şirketin performansına odaklanmak yerine, o şirketin faaliyet gösterdiği sektörün genel durumunu, büyüme potansiyelini ve karşılaştığı riskleri değerlendirmek, yatırım kararınızı önemli ölçüde etkiler.
Örneğin, teknoloji sektörü son yıllarda hızlı bir büyüme gösterirken, enerji sektörü ise geçiş dönemlerinden geçiyor. Teknoloji sektöründe yatırım yapmayı düşünen bir yatırımcı, yapay zeka, bulut bilişim ve büyük veri gibi alt sektörlerin gelecekteki büyüme potansiyeline odaklanmalıdır. Bu alt sektörlerdeki şirketlerin finansal performanslarını analiz etmek, rekabet ortamını değerlendirmek ve teknolojik gelişmeleri takip etmek, yatırım kararını doğru bir şekilde yönlendirecektir. Öte yandan, enerji sektöründe yatırım yapacak olan bir yatırımcı, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi, petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki dalgalanmaları ve çevre düzenlemelerinin etkisini göz önünde bulundurmalıdır.
Sektör trendlerini belirlemek için çeşitli yöntemler kullanılabilir. Makroekonomik göstergeler, sektörün genel performansını anlamada önemli bir rol oynar. Örneğin, GSYİH büyüme oranı, enflasyon oranı ve faiz oranları gibi göstergeler, sektörün gelecekteki performansını etkileyebilir. Ayrıca, sektör raporları ve analist tahminleri, sektörün gelecekteki trendleri hakkında değerli bilgiler sağlayabilir. Bu raporlar, sektördeki büyüme oranlarını, kârlılık oranlarını ve rekabet ortamını detaylı bir şekilde analiz eder.
Veri analizi de sektör trendlerini belirlemede oldukça önemlidir. Geçmiş veriler, sektörün döngüselliğini ve performansını anlamak için incelenebilir. Örneğin, otomotiv sektörünün geçmiş verilerini inceleyerek, ekonomik durgunluk dönemlerinde satışların nasıl etkilendiğini ve toparlanma sürecinin ne kadar sürdüğünü görebiliriz. Bu bilgiler, gelecekteki ekonomik durgunluk senaryolarına karşı daha hazırlıklı olmamızı sağlar. Ayrıca, sosyal medya analizi ve tüketici davranışları hakkındaki veriler, sektör trendlerini anlamak için kullanılabilir. Örneğin, sosyal medyadaki trendler, belirli ürün veya hizmetlere olan talebin artıp artmadığını gösterebilir.
Sonuç olarak, hisse senedi seçiminde sektör analizi ve trendlerin doğru bir şekilde değerlendirilmesi, yatırım başarısı için kritik öneme sahiptir. Kapsamlı bir araştırma ve analiz yaparak, yatırımcılar risklerini azaltabilir ve getirilerini artırabilirler. Unutulmamalıdır ki, sadece bir şirketin değil, o şirketin faaliyet gösterdiği sektörün de geleceğini anlamak, bilinçli ve başarılı bir yatırım stratejisi oluşturmanın temelini oluşturur. Örneğin, 2020 yılında COVID-19 pandemisi, e-ticaret sektörünü hızla büyütürken, turizm ve otelcilik sektörünü olumsuz etkilemiştir. Bu durum, sektör analizi yapmanın önemini bir kez daha vurgular.
Hisseden Yatırım Stratejileri
Borsa piyasasında başarılı bir yatırımcı olmak için sadece piyasa trendlerini takip etmek yeterli değildir. Hisseden yatırım stratejileri, rasyonel analizlerin yanı sıra, şirketlerin temel değerlerini, gelecek potansiyellerini ve piyasa koşullarına uyum sağlama becerilerini anlamaya dayanır. Bu stratejiler, sadece sayılara bakmak yerine, şirketlerin hikâyesini anlama ve uzun vadeli bir bakış açısı geliştirmeyi gerektirir.
Hisseden yatırım stratejilerinde öncelikli adım, temel analiz yapmaktır. Bu, şirketin mali tablolarını (gelir tablosu, bilanço, nakit akışı tablosu) dikkatlice incelemeyi, sektördeki konumunu değerlendirmeyi, yönetim kalitesini analiz etmeyi ve rekabet avantajlarını belirlemeyi içerir. Örneğin, yüksek kar marjlarına sahip, güçlü bir marka bilinirliğine sahip ve sürekli büyüyen bir şirket, uzun vadede daha yüksek getiri potansiyeline sahip olabilir. Ancak, sadece temel analiz yeterli değildir. Piyasa koşullarındaki dalgalanmaları ve beklenmedik olayları da göz önünde bulundurmak gerekir.
Teknik analiz, hisse senedi fiyat hareketlerini ve hacimlerini inceleyerek gelecekteki fiyat hareketlerini tahmin etmeye çalışır. Bu yöntem, grafikler, göstergeler ve çeşitli teknik analiz araçlarını kullanır. Örneğin, hareketli ortalamalar, RSI (Relative Strength Index) ve MACD (Moving Average Convergence Divergence) gibi göstergeler, alım satım kararları vermeye yardımcı olabilir. Ancak, teknik analiz, piyasanın psikolojisini yansıttığı için, yanlış yorumlanabilir ve tek başına yeterli bir yatırım stratejisi değildir. Teknik analizi temel analiz ile birleştirmek, daha başarılı sonuçlar elde etmeyi sağlar.
Risk yönetimi, hisseden yatırım stratejilerinin olmazsa olmaz bir parçasıdır. Portföy çeşitlendirmesi, riskleri azaltmanın en önemli yöntemlerinden biridir. Yatırımlarınızı farklı sektörlerdeki ve farklı büyüklükteki şirketlere dağıtarak, tek bir şirketin kötü performansının tüm portföyünüzü etkilemesini önleyebilirsiniz. Ayrıca, stop-loss emirleri kullanarak, olası zararları sınırlayabilirsiniz. Örneğin, bir hisse senedini %10 zarar ettiğinde satmayı planlayabilirsiniz. Bu, duygusal kararlar almayı önleyerek, daha disiplinli bir yatırım yaklaşımı sağlar.
Son olarak, uzun vadeli bir yatırım stratejisi benimsemek önemlidir. Kısa vadeli piyasa dalgalanmalarına odaklanmak yerine, şirketlerin uzun vadeli büyüme potansiyeline odaklanmak daha mantıklıdır. Warren Buffett gibi başarılı yatırımcılar, uzun vadeli yatırım stratejileriyle büyük başarılar elde etmişlerdir. Örneğin, Berkshire Hathaway’in yıllık ortalama getiri oranı, %20’nin üzerindedir. Bu da uzun vadeli yatırımın gücünü göstermektedir. Unutmayın ki, sabır ve disiplin, başarılı bir yatırım yolculuğunda en önemli faktörlerdir.
Özetle, hisseden yatırım stratejileri, temel ve teknik analizi birleştirerek, risk yönetimi prensiplerini uygulayarak ve uzun vadeli bir bakış açısıyla hareket etmeyi gerektirir. Bu stratejiler, sadece sayılardan ibaret değil, şirketlerin hikayelerini anlama ve gelecek potansiyellerini değerlendirme becerisini gerektirir. Profesyonel bir yatırım danışmanından destek almak, özellikle deneyimsiz yatırımcılar için faydalı olabilir.
Bu çalışmada, borsa piyasasında hisse senedi seçimi sürecinde dikkat edilmesi gereken önemli faktörler kapsamlı bir şekilde ele alındı. Araştırmamız, yatırımcıların başarılı bir portföy oluşturmak ve risklerini minimize etmek için çeşitli faktörleri titizlikle değerlendirmeleri gerektiğini ortaya koydu. Temel analiz ve teknik analiz yöntemlerinin birlikte kullanılmasının, bilinçli ve karlı yatırım kararları alınmasında büyük önem taşıdığı vurgulandı. Şirketin mali tabloları, sektör analizi, yönetim kalitesi, makroekonomik göstergeler ve piyasa trendleri gibi unsurların, yatırım kararlarını etkileyen başlıca faktörler arasında yer aldığı tespit edildi.
Temel analiz kapsamında, şirketin karlılığı, borçluluğu, büyüme potansiyeli ve rekabet gücü gibi faktörlerin detaylı incelenmesi gerektiği vurgulanırken, teknik analiz kapsamında ise fiyat hareketlerinin, hacim verilerinin ve çeşitli göstergelerin (örneğin, hareketli ortalamalar, RSI, MACD) yorumlanmasının önemi üzerinde duruldu. Risk yönetimi, yatırım sürecinin her aşamasında göz önünde bulundurulması gereken kritik bir faktördür. Portföy çeşitlendirmesi, risk toleransının belirlenmesi ve stop-loss emirlerinin kullanımı gibi stratejiler, olası kayıpları minimize etmeye yardımcı olur.
Gelecek trendler açısından bakıldığında, yapay zekâ ve makine öğrenmesi teknolojilerinin finans piyasalarında giderek daha fazla kullanılması bekleniyor. Bu teknolojiler, hisse senedi fiyatlarını tahmin etme, riskleri değerlendirme ve portföy optimizasyonu gibi alanlarda yatırımcılara yardımcı olabilir. Sürdürülebilir yatırım (ESG) kriterlerinin önemi de artmaya devam edecek ve çevresel, sosyal ve yönetişim faktörlerini göz önünde bulunduran şirketler yatırımcılar tarafından daha fazla tercih edilecektir. Blockchain teknolojisi ve kripto para birimleri de finans piyasalarını şekillendiren önemli faktörler olmaya devam edecek, ancak bu alanda yatırım yaparken yüksek volatilite ve düzenleme belirsizliği göz önünde bulundurulmalıdır.
Sonuç olarak, başarılı bir hisse senedi yatırımı, kapsamlı bir araştırma, dikkatli bir analiz ve disiplinli bir risk yönetimi stratejisi gerektirir. Yatırımcıların sürekli olarak piyasa koşullarını takip etmeleri, yeni trendleri öğrenmeleri ve kendi yatırım stratejilerini buna göre uyarlamaları önemlidir. Bu çalışmanın, yatırımcılara daha bilinçli kararlar almalarında yardımcı olması ve finansal hedeflerine ulaşmalarına katkıda bulunması amaçlanmıştır.