Günümüzün hızla değişen küresel ekonomisinde, inovasyon ve teknoloji, ulusların rekabet gücünü ve sürdürülebilir büyümesini belirleyen en önemli faktörler arasında yer almaktadır. Ülkelerin ekonomik kalkınma hedeflerine ulaşabilmeleri, yeni teknolojilerin geliştirilmesine, mevcut teknolojilerin iyileştirilmesine ve bu teknolojilerin ekonomide etkin bir şekilde kullanılmasına bağlıdır. Ancak, Ar-Ge faaliyetleri yüksek sermaye ve risk gerektirdiğinden, özel sektörün tek başına bu yükümlülüğü karşılaması her zaman mümkün olmamaktadır. Bu noktada, devlet teşvikleri devreye girerek, inovasyon ve teknolojiye yatırımı artırmak, riskleri azaltmak ve ekonomik büyümeyi hızlandırmak için kritik bir rol üstlenmektedir.
Dünya genelinde birçok ülke, Ar-Ge harcamalarını artırmak ve teknoloji tabanlı girişimciliği desteklemek amacıyla çeşitli teşvik politikaları uygulamaktadır. Örneğin, İsrail, GSYİH’sinin %4,9’unu Ar-Ge’ye ayırarak dünyada en yüksek Ar-Ge harcamasına sahip ülkeler arasında yer almaktadır. Bu yüksek yatırım, İsrail’in küresel teknoloji pazarında önemli bir oyuncu olmasını sağlamıştır. Benzer şekilde, Güney Kore ve Çin gibi ülkeler de, vergi indirimleri, hibeler ve kredi garantileri gibi çeşitli teşvik mekanizmalarıyla inovasyon ekosistemlerini güçlendirmektedirler. Bu ülkelerin deneyimleri, devlet teşviklerinin inovasyon ve ekonomik büyüme üzerindeki olumlu etkisini açıkça göstermektedir. Ancak, teşviklerin etkinliği, doğru hedefleme, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi faktörlere bağlıdır.
Devlet teşviklerinin kapsamı oldukça geniştir. Bunlar, vergi muafiyetleri ve indirimleri, hibe programları, kredi garantileri, Ar-Ge yatırımlarına doğrudan destekler, teknoloji transferi programları ve inovasyon odaklı altyapı yatırımları gibi çeşitli araçları içerebilir. Her bir teşvik mekanizmasının amacı, özel sektörün inovasyon ve teknolojiye olan yatırımlarını artırmak ve böylece ekonomik büyümeyi, rekabet gücünü ve istihdamı teşvik etmektir. Ancak, teşviklerin etkili olabilmesi için, doğru sektörlere ve teknolojilere odaklanması, şeffaf ve adil bir şekilde uygulanması ve sürekli olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Akıllıca tasarlanmış devlet politikaları, girişimcilerin ve firmaların risk almalarını kolaylaştırarak, yeni fikirlerin ortaya çıkmasını ve ekonomik büyümeyi desteklemektedir.
Bu çalışmada, inovasyon ve teknolojiye yatırım yapmak için devlet teşviklerinin çeşitli yönlerini detaylı olarak inceleyeceğiz. Farklı teşvik modellerini karşılaştırarak, etkinliklerini analiz edeceğiz ve gelişmiş ülkelerin ve gelişmekte olan ülkelerin uygulamalarını ele alacağız. Ayrıca, teşvik politikalarının tasarımı ve uygulanmasıyla ilgili en iyi uygulamaları ve olası zorlukları tartışacağız. Amaç, devletlerin inovasyon ve teknoloji tabanlı büyümeyi nasıl daha etkin bir şekilde destekleyebileceklerine dair kapsamlı bir anlayış sağlamaktır.
İnovasyon ve Teknolojiye Yatırım Yapmak İçin Devlet Teşvikleri
Devlet Destekli Ar-Ge Projeleri
Türkiye, Ar-Ge ve inovasyon ekosistemini güçlendirmek amacıyla çeşitli devlet destekli projeler sunmaktadır. Bu projeler, firmaların araştırma ve geliştirme çalışmalarına finansal ve idari destek sağlamayı hedefleyerek, ülkenin rekabet gücünü artırmayı ve teknolojik gelişmelere öncülük etmeyi amaçlamaktadır. Destek mekanizmaları, hibe, geri ödemeli destek, vergi indirimi ve diğer teşvikler gibi farklı şekillerde sunulmaktadır.
TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu), bu alanda en önemli kurumlardan biridir. TÜBİTAK, farklı sektörlere yönelik birçok Ar-Ge projesi çağrısı yayınlamakta ve başarılı başvuruları hibe veya geri ödemeli destek ile finanse etmektedir. Örneğin, 1507-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı, temel bilimlerden uygulamaya yönelik araştırmaları desteklerken, 1001-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı ise daha geniş bir yelpazede araştırma konularını kapsamaktadır. TÜBİTAK’ın verilerine göre, son yıllarda Ar-Ge projelerine ayrılan bütçe önemli ölçüde artmıştır. Örneğin, 2022 yılında TÜBİTAK tarafından desteklenen proje sayısı %15 artış göstermiştir (Bu istatistik örnektir ve gerçek verilerle doğrulanmalıdır).
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı da Ar-Ge ve inovasyon ekosisteminin gelişmesine önemli katkılar sağlamaktadır. Bakanlık, çeşitli teşvik programlarıyla firmaların Ar-Ge yatırımlarını desteklemekte, vergi indirimleri sağlamakta ve teknoloji geliştirme bölgelerinin kurulmasını teşvik etmektedir. Örneğin, KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) aracılığıyla sağlanan hibe ve krediler, KOBİ’lerin Ar-Ge çalışmalarına önemli bir ivme kazandırmaktadır. Bu programlar, özellikle yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve ticarileştirilmesi süreçlerinde kritik bir rol oynamaktadır.
Avrupa Birliği fonları da Türkiye’deki Ar-Ge çalışmalarına önemli bir destek sağlamaktadır. Çeşitli AB programları aracılığıyla, özellikle yenilenebilir enerji, çevre teknolojileri ve dijital dönüşüm gibi alanlarda Ar-Ge projeleri finanse edilmektedir. Bu fonlar, hem kamu kurumlarının hem de özel sektör firmalarının uluslararası iş birliklerine katılmalarına ve Avrupa standartlarında çalışmalar yapmalarına olanak tanımaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye’de devlet destekli Ar-Ge projeleri, ülkenin ekonomik büyümesi ve rekabet gücünün artırılması için hayati bir öneme sahiptir. Bu programlar, hem kamu kurumlarının hem de özel sektörün inovasyon ve teknoloji yatırımlarını teşvik ederek, Türkiye’nin küresel arenada daha güçlü bir konuma gelmesine katkıda bulunmaktadır. Ancak, bu desteklerin etkinliğinin artırılması ve daha şeffaf bir sistemin oluşturulması için sürekli iyileştirmeler yapılması gerekmektedir.
İnovasyon ve Teknolojiye Yatırım Yapmak için Devlet Teşvikleri
Vergi İndirimi ve İskeleler
Türkiye’de inovasyon ve teknolojiye yatırımın teşvik edilmesi için çeşitli devlet destekleri sunulmaktadır. Bu desteklerin en önemlilerinden biri de vergi indirimleridir. Özellikle Ar-Ge faaliyetleri ve teknoloji geliştirme projeleri için sağlanan vergi indirimleri, firmaların bu alanlara daha fazla yatırım yapmasını ve rekabet gücünü artırmasını hedeflemektedir. Bu desteklerin etkili bir şekilde kullanılabilmesi için ise, firmaların bu teşviklerden nasıl yararlanabileceklerini ve hangi şartları yerine getirmeleri gerektiğini bilmeleri oldukça önemlidir.
Vergi indirimleri genellikle, Ar-Ge harcamalarının bir yüzdesi kadar vergi matrahından düşülmesi şeklinde uygulanmaktadır. Bu oran, sektörün ve projenin niteliğine göre değişiklik gösterebilir. Örneğin, yüksek teknoloji sektörlerinde faaliyet gösteren firmalar, daha yüksek oranda vergi indirimlerinden yararlanabilirler. Ayrıca, bazı durumlarda Ar-Ge merkezleri kurulması veya teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyet gösterilmesi gibi şartlar da vergi indirimlerinden yararlanma kriterleri arasında yer alabilir. Bu durum, stratejik sektörlerin ve yüksek katma değerli üretimin desteklenmesini amaçlamaktadır.
Bu iskele sisteminin nasıl işlediğine dair bir örnek verelim: Bir firma, yıllık 10 milyon TL Ar-Ge harcaması yapmış olsun. Eğer bu firmanın faaliyet gösterdiği sektör için %50 oranında Ar-Ge vergi indirimi uygulanıyorsa, firma 5 milyon TL’lik bir vergi indirimi elde edecektir. Bu da, firmanın Ar-Ge yatırımlarına daha fazla kaynak ayırabilmesi anlamına gelir. Ancak, bu indirimlerden yararlanmak için, firmaların ilgili mevzuata uygun olarak gerekli belgeleri ve kayıtları tutmaları gerekmektedir. Bu belgeler, Ar-Ge faaliyetlerinin doğrulanması ve vergi indirimlerinin hesaplanması için yetkili merciler tarafından incelenecektir.
Son yıllarda, Türkiye’nin Ar-Ge harcamalarındaki artış gözlemlenmektedir. Ancak, hala gelişmiş ülkelere kıyasla önemli bir fark bulunmaktadır. Örneğin, OECD ülkelerinin GSYİH’lerine oranla Ar-Ge harcamaları ortalaması %2,4 iken, Türkiye’de bu oran %1’in altında kalmaktadır. Bu nedenle, vergi indirimleri gibi devlet teşviklerinin Ar-Ge yatırımlarını artırmada önemli bir rol oynaması beklenmektedir. Ayrıca, vergi indirimlerinin yanı sıra, hibeler, sübvansiyonlar ve krediler gibi diğer destek mekanizmaları da firmaların inovasyon ve teknolojiye yatırımını teşvik etmektedir. Bu çeşitli teşviklerin daha etkili bir şekilde bir araya getirilmesi ve firmalara daha kolay erişilebilir hale getirilmesi, Türkiye’nin teknoloji ve inovasyon alanında daha hızlı gelişmesini sağlayacaktır.
Sonuç olarak, vergi indirimleri, inovasyon ve teknolojiye yatırım yapmak isteyen firmalar için önemli bir iskele görevi görmektedir. Bu teşviklerin daha etkin kullanımı ve daha geniş bir yelpazede sunulması, Türkiye’nin küresel rekabet gücünü artırması için kritik önem taşımaktadır. Devletin bu konudaki desteklerini artırması ve firmaların bu desteklerden en iyi şekilde yararlanabilmeleri için gerekli bilgilendirme ve danışmanlık hizmetlerini sunması gerekmektedir.
İnovasyon ve Teknolojiye Yatırım Yapmak için Devlet Teşvikleri
Hibe ve Grant Programları
Türkiye’de inovasyon ve teknoloji alanında büyümeyi teşvik etmek amacıyla devlet tarafından çeşitli hibe ve grant programları sunulmaktadır. Bu programlar, Ar-Ge çalışmalarından ticarileştirmeye, girişim kuruluşlarından büyük ölçekli şirketlere kadar geniş bir yelpazedeki kuruluşlara finansal destek sağlamaktadır. Amaç, teknoloji transferini hızlandırmak, yenilikçi ürün ve hizmetlerin geliştirilmesini desteklemek ve uluslararası rekabet gücünü artırmaktır.
Bu programların kapsamı oldukça geniştir. Bilim ve Teknoloji Bakanlığı başta olmak üzere, çeşitli bakanlıklar ve kurumlar kendi alanlarıyla ilgili hibe ve grant çağrıları yayınlamaktadır. Örneğin, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, sanayiye yönelik Ar-Ge projelerini desteklerken, TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu) ise daha temel araştırma ve geliştirme çalışmalarına odaklanmaktadır. Bunlara ek olarak, AB fonları da Türkiye’deki inovasyon ekosistemine önemli katkılar sağlamaktadır. Örneğin, Horizon Europe programı, Avrupa Birliği‘nin araştırma ve inovasyon çerçeve programı olup, Türk araştırmacılar ve şirketler için önemli bir fon kaynağıdır.
Hibe ve grant programlarına başvurmak genellikle rekabetçi bir süreçtir. Başvuru sahiplerinin, proje önerilerinin bilimsel ve teknolojik olarak sağlam olması, pazar potansiyelinin yüksek olması ve maliyet etkinliği göstermesi beklenir. Değerlendirme süreçleri genellikle uzman jüriler tarafından gerçekleştirilir ve proje başarısı, etki potansiyeli ve uygulanabilirlik gibi kriterler göz önünde bulundurulur. Başvuru sahiplerinin, proje yönetimi ve bütçe planlama konusunda da yeterli bilgi ve deneyime sahip olmaları önemlidir.
Son yıllarda, dijital dönüşüm ve yapay zeka gibi alanlara yönelik hibe ve grant programlarının sayısı artmıştır. Bu, Türkiye’nin teknoloji odaklı büyüme hedeflerine ulaşmada önemli bir adımdır. Örneğin, 2022 yılında TÜBİTAK tarafından yapay zeka alanında yapılan çalışmalar için ayrılan bütçe önemli ölçüde artmıştır. Ayrıca, küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ’ler) dijitalleşmelerine destek olmak amacıyla özel programlar da geliştirilmiştir. Bu programların sayısı ve bütçesi her geçen yıl artmakta olup, Türkiye’nin inovasyon ekosisteminin güçlenmesine önemli katkılar sağlamaktadır.
Sonuç olarak, hibe ve grant programları, Türkiye’nin inovasyon ve teknoloji alanında gelişmesini destekleyen önemli bir araçtır. Bu programlar, girişimcileri ve araştırmacıları destekleyerek, yeni teknolojilerin geliştirilmesini ve ekonominin çeşitlendirilmesini sağlar. Ancak, başvuru süreçlerinin şeffaflığı ve erişilebilirliğinin artırılması, küçük ve orta ölçekli işletmelerin bu programlardan daha fazla yararlanabilmesi için önemlidir. Ayrıca, proje takibi ve değerlendirme mekanizmalarının güçlendirilmesi, fonların etkin kullanılmasını sağlayacaktır.
İnovasyon ve Teknolojiye Yatırım İçin Devlet Teşvikleri
Yatırım Fonları ve Krediler
Türkiye, inovasyon ve teknoloji tabanlı büyümeyi teşvik etmek için çeşitli devlet teşvikleri sunmaktadır. Bu teşvikler arasında en önemlilerinden ikisi, yatırım fonları ve kredilerdir. Bu araçlar, hem yeni kurulan şirketlere hem de mevcut şirketlerin Ar-Ge çalışmalarına finansman sağlamayı amaçlamaktadır.
Yatırım fonları, genellikle özel sektör tarafından yönetilen ancak devlet tarafından desteklenen veya teşvik edilen fonlardır. Bu fonlar, yüksek büyüme potansiyeline sahip inovasyon odaklı şirketlere yatırım yaparlar. Devlet, bu fonlara doğrudan yatırım yaparak, vergi indirimleri sağlayarak veya fonların yönetimi için teşvikler sunarak destek olur. Örneğin, Türkiye’deki bazı yatırım fonları, özellikle teknoloji sektöründeki şirketlere odaklanmıştır ve bu şirketlere tohum sermayesi, erken aşama finansmanı veya büyüme sermayesi sağlamaktadır. Bu sayede, şirketler ürün geliştirme, pazarlama ve genişleme çalışmalarını finanse edebilmektedirler.
Krediler ise, inovasyon ve teknoloji projelerini finanse etmek için devlet destekli bankalar ve kurumlar tarafından sunulmaktadır. Bu krediler, genellikle düşük faiz oranları ve uzun vadeli ödeme seçenekleri sunmaktadır. Bazı durumlarda, devlet, kredilerin bir kısmını veya tamamını garanti altına alarak, bankaların riskini azaltmaktadır. Örneğin, KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) tarafından sunulan krediler, KOBİ’lerin Ar-Ge ve inovasyon projelerini finanse etmelerine yardımcı olmaktadır. 2022 yılı verilerine göre, KOSGEB tarafından sağlanan kredilerin önemli bir kısmı, teknoloji ve inovasyon alanındaki şirketlere tahsis edilmiştir. (Bu istatistik için gerçek bir kaynağa ihtiyaç duyulmaktadır.)
Devlet teşviklerinin etkinliği, hem yatırım fonlarının hem de kredilerin erişilebilirliği ve şeffaflığına bağlıdır. Karmaşık başvuru süreçleri ve yetersiz bilgi paylaşımı, bu teşviklerden yararlanmayı zorlaştırabilir. Bu nedenle, devlet kurumlarının, girişimcilere ve şirketlere daha net ve kolay anlaşılır bilgiler sağlaması ve başvuru süreçlerini basitleştirmesi önemlidir. Ayrıca, teşviklerin hedef kitlesine ulaşması ve etkili bir şekilde kullanılması için düzenli olarak değerlendirilmesi ve güncellenmesi gerekmektedir. Bu sayede, Türkiye‘nin inovasyon ekosisteminin güçlenmesi ve teknoloji tabanlı büyümesinin desteklenmesi sağlanabilir.
Sonuç olarak, yatırım fonları ve krediler, inovasyon ve teknoloji alanında büyümeyi teşvik etmek için kritik öneme sahip devlet teşvikleridir. Ancak, bu teşviklerin etkinliğini artırmak için, erişilebilirlik, şeffaflık ve etkin kullanım konularına odaklanmak gerekmektedir.
İnovasyon ve Teknolojiye Yatırım Yapmak için Devlet Teşvikleri
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri
Türkiye’de inovasyon ve teknoloji ekosisteminin gelişimini hızlandırmak amacıyla kurulan Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (TGB), devletin sağladığı önemli teşviklerden faydalanan firmalar için stratejik bir konum sunmaktadır. Bu bölgeler, Ar-Ge faaliyetlerini destekleyen altyapı, uzmanlık ve finansman imkanları sağlayarak, girişimcileri ve teknoloji şirketlerini bir araya getirir. TGB’ler, ülke ekonomisine katma değer sağlayan yüksek teknoloji ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi ve pazarlanması için ideal bir ortam oluşturmaktadır.
TGB’lerin sunduğu en önemli avantajlardan biri, vergi avantajlarıdır. Kurulan şirketler, kurumlar vergisi ve KDV indirimlerinden yararlanarak maliyetlerini düşürebilir ve karlılıklarını artırabilirler. Örneğin, bazı TGB’lerde kurumlar vergisi oranı %10’a kadar düşürülebilmektedir. Bunun yanı sıra, Ar-Ge harcamaları için vergi indirimleri de sağlanmaktadır. Bu teşvikler, şirketlerin daha fazla Ar-Ge yatırımı yapmalarını ve inovasyon faaliyetlerini artırmalarını teşvik etmektedir.
TGB’ler sadece vergi avantajları sunmakla kalmaz, aynı zamanda altyapı desteği de sağlarlar. Bu bölgelerde bulunan şirketler, modern laboratuvarlar, teknoloji altyapısı ve ofis alanları gibi olanaklardan faydalanabilirler. Bu durum, özellikle girişimler için büyük bir avantaj oluşturur ve yüksek maliyetli altyapı yatırımlarına gerek kalmadan işlerini kurabilmelerini sağlar. Ayrıca, TGB’ler genellikle üniversiteler ve araştırma kurumları ile yakın işbirliği içindedir. Bu işbirliği, şirketlerin akademik dünyanın bilgi ve uzmanlığından faydalanmalarını ve Ar-Ge projelerini daha verimli bir şekilde yürütmelerini sağlar.
Türkiye’nin farklı bölgelerinde bulunan TGB’lerin sayısı sürekli artmaktadır. Bu bölgelerin sayısındaki artış, coğrafi dağılım açısından dengeli bir teknoloji gelişimi sağlamayı hedeflemektedir. 2023 verilerine göre, Türkiye’de 90’dan fazla TGB bulunmakta ve bu bölgelerde binlerce şirket faaliyet göstermektedir. Bu şirketler, yazılım, biyoteknoloji, robotik, enerji ve savunma sanayi gibi farklı sektörlerde faaliyet göstermektedir. TGB’lerin ekonomik etkisi, istihdam yaratımı, ihracat artışı ve katma değer üretimi açısından önemlidir. Devlet, TGB’lere sağladığı teşvikler ile Türkiye’nin küresel rekabet gücünü artırmayı ve teknoloji tabanlı ekonomik büyümeyi desteklemeyi amaçlamaktadır.
Sonuç olarak, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Türkiye’nin inovasyon ve teknoloji ekosisteminin önemli bir parçasıdır. Devlet tarafından sağlanan vergi avantajları, altyapı desteği ve işbirliği olanakları, şirketlerin büyümesi ve gelişmesi için büyük bir fırsat sunmaktadır. Bu bölgelerin ülke ekonomisine olan katkısı, hem istihdam yaratma hem de yüksek katma değerli ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle, TGB’ler, teknoloji odaklı girişimler ve şirketler için oldukça cazip bir yatırım ve iş kurma noktası olmaya devam edecektir.
Bu araştırma, inovasyon ve teknolojiye yatırım yapmak için devlet teşviklerinin önemini ve etkisini incelemiştir. Çalışmamız, devletlerin sunduğu çeşitli teşvik mekanizmalarının – vergi indirimleri, hibe programları, Ar-Ge destekleri ve düzenleyici kolaylıklar gibi – ülke ekonomilerinin rekabet gücünü artırmada, yeni iş alanları yaratmada ve sürdürülebilir kalkınmayı desteklemede kritik bir rol oynadığını göstermiştir. Ancak, teşviklerin etkinliğinin, hedeflenen sektörler, uygulanan politikaların tasarımı ve izleme mekanizmaları gibi faktörlere bağlı olarak önemli ölçüde değişebileceği de tespit edilmiştir.
Araştırmamız, verimli ve etkili teşvik politikaları için bazı önemli hususlara işaret etmiştir. Bunlar arasında, şeffaflık, hesap verebilirlik ve hedef odaklılık ön plana çıkmaktadır. Teşviklerin dağıtımında adil ve eşitlikçi bir yaklaşım benimsenmesi, küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ’lerin) inovasyon çabalarını desteklemesi ve kadın girişimcilere yönelik özel programların geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, uluslararası iş birliği ve bilgi paylaşımı, en iyi uygulamaların benimsenmesi ve teşvik politikalarının sürekli iyileştirilmesi açısından kritiktir.
Gelecek trendler açısından baktığımızda, yapay zeka, büyük veri analitiği, yaşlanan nüfus ve iklim değişikliğiyle mücadele gibi alanlarda inovasyona yönelik teşviklerin daha da artacağını öngörüyoruz. Yeşil teknolojiler ve sürdürülebilir çözümler için verilen desteklerin artması beklenirken, dijital dönüşümü hızlandırmak ve siber güvenlik alanındaki gelişmeleri desteklemek için de önemli yatırımlar yapılacaktır. Açık inovasyon ve girişimcilik ekosistemlerinin güçlendirilmesi, devlet teşviklerinin gelecekteki odağını oluşturacaktır.
Sonuç olarak, inovasyon ve teknolojiye yapılan devlet yatırımları, ekonomik büyüme ve refah için vazgeçilmezdir. Ancak, stratejik planlama, etkin uygulama ve sürekli değerlendirme ile desteklenmedikçe, bu yatırımların beklenen sonuçları vermesi zor olacaktır. Bu nedenle, devletlerin, inovasyon ekosistemini güçlendirmeye ve teknoloji tabanlı ekonomik dönüşümü desteklemeye yönelik kapsamlı ve uzun vadeli stratejiler geliştirmeleri büyük önem taşımaktadır. Gelecekte, esnek, adaptif ve veriye dayalı teşvik politikaları, ülkelerin küresel rekabet ortamında başarılı olmalarında belirleyici bir rol oynayacaktır.